Dün gece telefonumu rüyamda gördüm. Galiba biraz özlüyorum kendisini. Ama gerçek hayatta böyle bir özlemim yok. Bilinçaltı olsa gerek. Bir telefon kalmıştı bilinçaltına girmesi eksik kalan. O da oldu.
Telefonsuzluk beni son derece dakik bir insan haline getirdi. Hatta buluşmalara erken gidiyorum korkudan. Fakat dün vapuru kaçırdığımdan ilk kez bir toplantıya geç kaldım. Ve her İstanbullunun her an yaptığı gibi yoldan telefon ile haber vermem mümkün olamadı. Gayet sevimsiz bir his. Vapurun içine adımımı attığımda, "İnşallah içeride tanıdık biri vardır da cep telefonunu kullanırım," diyerekten tüm yolcuları taradım robot gibi. Maalesef yoktu.
Üst kata çıkıp büfeye gittim, büfeciye (biraz da çekinerek), "Vapurlarda ankesörlü telefon oluyor mu?" diye sordum. Gülerek, "Hayır," dedi. O tam bu cevabı verdiği sırada arkasında, böyle duvara dik şekilde monte edilmiş, hani Amerikan filmlerinde mutlaka her mutfakta olan türden beyaz bir telefon gördüm. Uzun kordonlu. Sorsam mı sormasam mı ikilemi içerisinde ağzımdan çıkıverdi soru: "Peki o nedir?" Durdu, "O..." dedi, "bildiğimiz telefon. Zaman zaman evi aradığımız ettiğimiz." "Hım," dedim. Bir süre bakıştık. "Acaba ücretini versem, bir arama yapabilir miyim?" cümlesini kuramadım bir türlü. Zaten büfeci pek yardımsever birine benzemiyordu. Az sonra yaklaşıp, "Kalem var mı?" diye soran öğrenciyi de çok çabuk savuşturdu: "Var ama bana lazım."
peki bu günlerde sağlık açısından bir değişikli olduğumu bahsetmemişsiniz.Baş ağırısı vs vardıda kayıp mı oldu,yada hiç birşey farketmedimi.Yani fiziksel olarak bu durum size ne kattı.?
YanıtlaSilO kadar yolcuyu Robot gibi taratınızda koskoca vapurda bir Melis Danişmend'i tanıyan çıkmadı mı yahu çok manidar değil mi ? :)
YanıtlaSil