6 Eylül 2012 Perşembe

Çok gülen çok ağlar

İzmir'e gidiyorduk. Tepeden uçaktan baktım. Normalde bakmam, az bakarım. "Aa," dedim, "Galiba benim yaşadığım yer görünüyor; Caddebostan." Acayip mutlu oldum, iki dakika için. Gerçekten. Sonra uçağın içine baktım tekrar. "Emniyet kemeri ışığı yanıyor mu?" dedim. "Belki tuvalete gidebilirim."
İnsan bir şeye sevinince bir gün üzüleceğini doğal olarak biliyor. Yani, "Çok gülen çok ağlar"dan ziyade, "Gül şimdi ama bir ara gerçek hayata döneceksin," gibi bir şey.
O yüzden sanırım, birkaç gün sonra erken bir ölüm haberi geldiğinde o ölüme üzülmenin yanı sıra dedim ki: "Eskisi gibi olmayacak hayat." Eskisi gibi pürüzsüz. Eskiyi de pürüzsüz sanıyorduk ya... Değildir kesin.
Gün geçtikte zorlaşıyor. Biz de daha kolay gülmeyi beceriyoruz.
İronik. Ve hüzünlü.

4 Eylül 2012 Salı

Yeni albümle ilgili birkaç haber...

"Albüm ne zaman?" soruları gelmeye başladı. Hani birlikte olan bir çifte genelde belirli bir süre sonra, "Ee evlilik ne zaman?" sorusu gelir ya, evlenen bir arkadaşım şöyle demişti:
"Evlenince biter sanıyorsun. Bu sefer, 'Ee çocuk ne zaman?' başlıyor. Çocuk yapıyorsun, 'Ee ikinci ne zaman?' başlıyor."
Çok affedersiniz ama hep gülerek bunu hatırlıyorum albüm süreçlerinde. Albüm çıkarıyorsun, "Klip ne zaman?" geliyor, klip geliyor, "İkinci ne zaman?" başlıyor. İstanbul konseri veriyorsun, "Ankara ne zaman?" deniyor. Ankara'ya, İzmir'e, Antalya'ya gidiyorsun, "İkinci albüm ne zaman?" başlıyor.
Şikayetçi değilim. Kendi içinde belirli bir mizah barındırdığını düşünüyorum bu durumun. Zaten bu sorular hiç gelmezse durum daha fena. Değil mi? Bu da benim sorum :)

Albüm için aranjör arkadaşlarımla ve grup arkadaşlarımla bir araya gelip çalışıyoruz bir süredir. Bu dönemler benim çalışmaya doyamadığım, hep daha fazla müzik yapmak istediğim, iyi bir provadan çıktıktan sonra sanki Geleceğe Dönüş'teki pembe kaykayla yerden biraz havalanarak eve dönüyormuşum gibi hissettiğim zamanlar... "Hayatta beni bu kadar mutlu eden şey az," diye düşünüp şükrettiğim zamanlar.

Albümümün adı belli. Ama şimdi söylemeyeceğim. Biraz daha alışmak istiyorum kendi kendime. Bir albüm yaparken ona bayağı insan muamelesi ettiğimi fark ediyorum. Adını çok erken safhalarda belirliyorum mesela. Onunla tanışıyorum. Nasıl bir ruh haline sahip olacağını uzun uzun düşünüyorum. Onu seviyorum. Bir insanmış gibi.

Bu albümün içinde -bir değişiklik olmazsa- dokuz şarkı olacak. Şimdi onların demolarını dinliyorum. Bir an önce sahnede söylemek istiyorum hepsini. Birkaç tanesini 12 Eylül'de Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde çalacağız. Bir röportajımda daha kıpırtılı şarkılar yapmak istediğimi ve ikinci albümün daha mutlu olmasına gayret edeceğimi söylemiştim. Kıpırtı var da, mutluluk... Pek yok gibi. Olsun. O mutsuzluğa biraz biraz gülüyorum. Bu da iyi bir şey değil mi? Bu da benim bir başka sorum.

Konserlerde buluşmak üzere...