30 Kasım 2012 Cuma

Cep Telefonsuz 1. Gün

Karmaşık duygular içindeyim. Hiçbir zaman telefon bağımlısı olmadım. Telefonda uzun konuştuğumu söylerler ama cep telefonunu hiçbir zaman bir uzvum gibi görmedim. Fakat sabah kalkıp da, "Madem çalındı bu telefon, 20 gün telefonsuz yaşayacağım," kararını verdikten bir süre sonra garip bir yoksunluk hissi içime yerleşti. Odama giriyorum mesela, çıkarken göz ucuyla başucumda duran kitaba bakıyorum, üstü boş. Normalde telefonum kuzu gibi orada duruyor olur. Salona gidiyorum, yerde beyaz şarj aleti ölü bir yılan gibi yatıyor. Ev sessiz. Bir yandan diyorum ki, "Amma bağımlısı olmuşuz bu aletlerin." Sinirleniyorum. Öte yandan, "Nasıl arayacağım şimdi onu bunu?" diyorum.
Gerekli mail ve telefon görüşmelerini yaptım (ev telefonundan). Eşe, dosta bir süreliğine böyle bir hayat süreceğimi bildirdim. Onların da tepkileri karmaşık oldu. Kimi sanki uzaya gidiyormuşum gibi şaşırdı, yapılması imkansız bir şeyi başarmaya çalışıyormuşum gibi, "Çok zor, inşallah başarırsın," mesajları gönderdiler. Kimi, "Yürü Melis! Arkandayız," dedi. Ve tabii "Ne gerek var?" diyenler oldu. Bende de bir inat vardır, düşman başına. İnsanların buna bu kadar şaşırmasına daha çok şaşırdım. Bir cep telefonu nihayetinde...
Telefonun eksikliğini ilk olarak dün gece alarmı nasıl kuracağımı düşünürken hissettim. Saatim yok. Kendimi kalkış saati konusunda şartladım. Kalktım da. Yeni bir kol saati ve çalar saat almam gerekiyor. Ev telefonumun tuşları da bir süredir bozuk olduğundan kimseyi arayamıyordum. Onu yaptırmam lazım. Aslında Türk usulü üstüne iki-üç kere vurarak biraz adam ettim. Telsiz de değil. Konuşurken aynı yerde oturup duruyorum.
Gün ortası dışarı çıktım. Sokağın köşesinde elimi çantama attım, müzik dinlemek için telefonumu çıkarmak üzere. Aptal gibi hissettim kendimi. Bu telefonsuzluk insana garip mimikler, vücut hareketleri yaptırıyor. Mesela albüm fotoğraflarını çekti Evren (Arasıl). Mail ile gönderdi. Bakıyorum, "Dur hemen arayayım da haber vereyim," diyorum. Saçma uzanma hareketleri yapıyorum boşluğa. Telefon yok.
Dışarıdayken ankesörlü telefon kartı aldım. İlk sorduğumda adam, "Yurtdışı görüşmesi mi?" dedi. Ankesörlü telefonların yanından geçerken Moldovalı olduğunu tahmin ettiğim kadınların hararetli şekilde birileriyle konuştuklarını duyardım. Öyle bir şeye girişeceğimi sandı sanırım. "Yok," dedim, "yurtiçi." Bir kart verdi, cep telefonlarıyla 20 dakika konuşabiliyormuşsun. Daha kullanmadım.
Akşama doğru biraz daha alışmış gibiydim duruma. Fotoğraflarım, müziklerim gitti diye üzülüyordum, gün içinde Cenk'le (Turanlı) konuşurken, "Biliyorsun değil mi?" dedi, "O fotoğraflar gökyüzünde birer bulut şimdi." Çok güldüm. Çocuklara ölüm kavramını anlatmaya çalışan anne-babalar gibi. Aradan birkaç saat geçtiğinde Cenk facebook'tan bana bağırıp çağırıyordu:
"Yeni telefon al, yeter, yeni telefon allllll."

29 Kasım 2012 Perşembe

Aptal Hırsızların Parmakları!

Demin telefonum çalındı. Fena üzüldüm. Değerine değil. Aslında ayıp etmeyeyim, geçen sene doğum günümde arkadaşlarım almıştı toplanıp. İyi bir telefondu. Ben en çok içinde olan müziklere üzüldüm. Beste kırıntılarına, not defterine yazdığım sözlere...
Hep düşünmüşümdür. Bir şeyi bulunca bir insan, nasıl onu cebine atar? Ne dürtüyle? Ben bulduğumu sahibine ulaştırmak için karakollarda saatlerimi çürütürken. Ha ben çok ahlaklıyım diye değil, ben bunu hep bana öğretildiği şekilde yaptım da, benim kaybettiğim o telefonu arayınca çalar çalar ve sonra bir an açılır sonra ansızın kapanıp nasıl ulaşılmaz bir karanlık olur? O insanın kafasının içindeki düşüncelerden biri olmak isterim hep. Elinin hangi parmağı dokunmuştur 'elin' malına. Hangi vicdanla?
Etrafta hep "Boş ver," diyen insanlar olur. O insanlar kaybı telafi edeceklerini en iyi niyetleriyle dile getirirler. Edemezler. Yarın olur. Senin telefonun/kazağın/kalbin eksik olur. O insanlar tam gibi davranıp sana kaybettiğin her şeyi geri verecekmiş gibi gözlerle bakarlar, sen itiraf edemediğin bir eksiklik içinde olursun. Sanki kayıp için üzülmek de bir ayıp olur. Malın kıymetliymiş gibi. Anlatamazsın da. Hele benim gibi cansızlara can yükleyen insanlar hepten anlaşılmaz olur.
Telefonumu kaybettim, çok üzgünüm. Minik çantamı kaybetmiştim geçen yıl, onun için de üzülmüştüm. Bir insan gibi oldukları için. Benim için. Hayatıma eşlik ettiklerinden. Beraber bir yılı paylaştık. Şimdi berbat bir yabancının parmakları arasında hiç hak etmedikleri yaşamları sürüyorlar. Onun için üzülüyorum. İnşallah hiç üşümüyorlardır. Aptal hırsızların parmakları arasında...