Cumartesi günü Hezarfen'e doğru yol alırken düşündüm de tüm Rock'n Coke'lara gitmişim. Beşine seyirci/basın, ikisine de müzisyen olarak. Bundan da hoşnutum. Türkiye'nin ilk değilse de (H2000'in yeri ayrıdır) en büyük açıkhava festivalinin başlangıcına ve ne aşamalardan geçtiğine şahit olmak, festival kültürünün yayılıyor oluşunu görmek güzel bir şey.
Bu sene festivale 'Daha Az Renk plugged' adını verdiğim bir performansla katıldık. Faruk Kavi, Emre Ataker ve Ozan Öner'den oluşan ekibimize Burak Gürpınar da katıldı. Şarkıları yeniden düzenledik, pek çok prova yaptık. Aşırı sıcağa rağmen bize çok iyi gelen bir konser oldu. İndiğimizde yüzümüz gülüyordu.
Onca heyecanın, hazırlığın arasında hala pek çok şeyi gazeteci gözüyle izlemeyi otomatiğe almışım. Konser öncesinde de, sonrasında da hep bir şeyleri aklıma not ederken yakaladım kendimi. Uzun zamandır da bir yere yazmıyorum. Blog'um da kuzu gibi duruyor öyle. Bari dedim, bu notları blog'a koyayım.
SEVDİKLERİM:
* Festivalde en çok neyi sevdiğimi bu sene daha iyi anladım: İnsanların gerçekten mutlu olduğunu görüyorum. Kim ne der kaygısı duymadan saçma sapan hareketlerle dans ettiklerini, güldüklerini, yürürken tek başlarına bile olsa avaz avaz şarkı söylediklerini, zıpladıklarını... Her yıl gençlerin ne kadar mutsuz olduğunu açıklayan anketlerle ünlü bir memlekette bu çok nadir rastlanan bir şey. "Ne güzel ne güzel," diyip durdum. İmza: Melis teyzeniz.
* Bu sene festivalin eski evine taşınmasına en çok sevinenlerden biriyim.
* İlk gün konser sebebiyle kulis girişini kullandığımız için durum neydi bilmiyorum ama ikinci gün ana girişte hiçbir sorun yaşamadık. Beklemedik, arama işlemi uzatılmadı, görevliler gayet kibardı. Bu dediklerimin tam tersinin olduğu yıllar olmuştu.
* Bira kuyrukları can sıkıcı değildi, ilerliyordu. Pek ses edeni görmedim.
* Alanda en çok tebrik edeceğim insanlar yiyecek-içecek standlarında çalışanlar. İki gün boyunca bir kişinin bile tavrının negatif olduğunu görmedim. Bira standından Özsüt'e kadar her yerde "Hoşgeldiniz," diye karşılandık, "Buyrun," eşliğinde alacağımızı aldık, "İyi eğlenceler," diye uğurlandık.
* Yanlış duymadıysam beş boş karton bardak getirene su ya da kola hediye edilmiş. Doğruysa ne güzel. 2013'ün hediyesi bira olursa alanda çöp kalmaz bence.
SEVMEDİKLERİM:
Hortum: Festivalcinin dostu. |
* "Nerdesiniz?" sorusu. Konser izlemekten daha çok arkadaşını bulmak için zaman harcıyorsun. Tüm mesajlar, aramalar da bu soruyla başlıyor.
* Alanda ayran olmaması. Tansiyonu düşenler için "Ayran yok, sadece kola var" cümlesi hayal kırıklığı oldu. Bu sebeple Athena konserini oturarak izlemek zorunda kaldığıma yanarım.
* Otopark alanında nereye park ettiğinizi bulmanıza yarayacak işaretlerin olmaması. Bunu organizasyonun düşünmemiş olmasına imkan yok. Belediye ile ilgili bir durum mu diye merak ediyorum.
* İkinci gün alanın bir ucunda bir kızın tek başına sessizce ağlıyor oluşu. Erkek arkadaşı yanına gelip onu sakinleştirmeye çalıştığında katıla katıla ağladı. Yahu iki gününüz var, kavganızı da pazartesiye bırakın. All you need is love.
HER ŞEYDEN BAĞIMSIZ OLARAK TUVALET KONUSU:
Tuvalet konusuna ayrı bir başlık ayırmak istiyorum. Yıllardır tuvaletlerin ne kadar pis olduğundan şikayet edenlere paralarını biriktirip tez zamanda bir yurtdışı festivaline (mümkünse Britanya'da) gitmelerini öneriyorum. Rock'n Coke'a dua edersiniz. İnsanlar orada çoğu zaman tuvalete bile gitmeye gerek görmüyor, gözünüzün önünde ihtiyaçlarını gideriyorlar. Kimse de gıkını çıkarmıyor. Şuna kendinizi şartlarsanız inanın çok rahatlıyorsunuz: İki gün eziyet çekmeyi göze al, üçüncü gün evine gidip mis gibi duşunu al, ihtiyaçlarını alıştığın şekilde gider.
KONSERLERDEN NOTLAR:
* Cumartesi Çilekeş ve Kurban'ı konser hazırlığı sebebiyle kaçırdığıma üzülüyorum. Sıcağa rağmen çok iyi olduklarını duydum.* Bizim konserden sonra Duman'ın sonlarına yetişebildik. Hayatımda hiçbir Duman konserini en başından izleyemedim. Bu geleneği yine bozmamış oldum.
* Motörhead ve Limp Bizkit'te günün yorgunluğu kendini göstermeye başlamıştı. Motörhead'i daha çok beğendim. Limp Bizkit beni çok açmadı.
* Pazar günü ilk olarak Athena'yı izledik. Rock'n Coke için en doğru seçimlerden biri. Tam bir festival grubu.
Skin |
* Mogwai, insanı ağlatabilecek bir grup. Müzikleri o kadar sağlam ve hisli ki... Konsere geç çıktılar (teknik konular sebebiyle) tepki de aldılar ama anında her şeyi unutturdular. İlk şarkıdan sonra yanımdaki adam şöyle bağırıyordu: "Allah mısınız ulaaaan?"
* Daha önce izlediğim için Travis'e gitmeye niyetim yoktu ama son birkaç şarkısını dinlemeye karar verdim. İyi ki gitmişim. Normalde pek bir ilgim yok bu gruba karşı ama ortamda garip ve güzel bir duygusallık vardı. Ya da o sırada ben o kafaya erişmiştim bilemiyorum, güzel geldi.
Bizim konser :) |
* Vodafone Freezone kulisinde konser saatine kadar diğer gruplarla bir aradaydık. Piknik ortamı vardı. Gayet iyi ağırlandık.
* Burak Gürpınar Ana Sahne'de Kurban'la verdiği konserin hemen ardından yanımıza koştu. Hatta özel araçla yetiştirildi. İki konser arasında sadece 10 dakika vardı. En çok o yoruldu ama harika bir performans çıkardı.
* Emre Ataker, Faruk Kavi, Ozan Öner, Burak Gürpınar, Çağan Tunalı, Mertcan Karaoğlu, Doğukan Acar ve Cenk Turanlı (stage manager olarak aramıza katıldı, her şeye koşturdu, kimsenin yapamadığını yapıp Lemmy ile de tanıştı) ile harika bir gün geçirdik. Umarım konsere gelenler de aynı şeyi düşünmüştür. Düşünmedilerse de 'her şey normal' ;)
Fotoğraflar: Muhsin Akgün.