31 Mart 2013 Pazar

İnsan nasıl da affediyor...

Evvelsi gündü galiba. Bir yere gidiyordum. Nereye hatırlamıyorum. Ama bir arabadaydım, ön koltukta. Öğleden sonraydı. Yolun altımızdan nasıl kayıp gittiğine bakarken aklıma ansızın geldi:
"İnsan nasıl da affediyor..."
Allah bilir kafamın içinde 'nasıl'a vurgu yapmıştım da şimdi yazınca başka türlü anlaşılıyor. Ben 'nasıl'ın peşindeyken ve yol altımızdan kayıp giderken, çileli günlerin sonunun yani o düzlüğe çıkma anının geride kalan tüm o çileyi nasıl da ufacık gösterebildiğini, o yanılsamayı düşündüm. Lunaparktaki aynalar gibi. Biraz mutsuz oldum. Niye bilmiyorum. Adaletsiz bir durum diye mi? Ne çok üzüldüğümüzü gösteren belgesel mi yapılmalıydı? Ya da affetmek istemiyordum da mecbur mu kaldım? Derdim o muydu? Bilmiyorum.
Düzlüğe çıkarken ağzında acı bir tat kalıyor ya, ne bileyim her şey geçiyor da, bir beyin/kalp uyuşması kalıyor. Zorluyorsun, "Hala kızgın mıyım/üzgün müyüm?" diye. Değilsin biliyorsun. Ama bir donukluk var, onu anlamıyorsun. Devam ediyorsun. O mu rahatsız ediyor acaba beni? Bilmiyorum.
Yan dairemde yaşlı bir kadın yaşıyor. Eve oğlu geliyor ara sıra. Her seferinde bağırıyor annesine. Her seferinde. Kadın yaşlı. Sesi az ve titrek çıkıyor. Adamın içinde bir öfke var, bitmek bilmiyor. Kim haklı bilmiyorum. Ama adam hiç affedemiyor. Bağıra bağıra kapıyı çarpıp çıktığında karşılaşıyorum bazen onunla merdiven boşluğunda. Yanından geçerken, "Merhaba," diyorum, o söylenmeye ve sövmeye devam ediyor. Sanki ben hiç yokmuşum gibi. Beni hiç duymuyor.
Bir gün omuzlarından tutup sarsmak istiyorum:
"Affet artık yeter!"
Ağzında belki acı bir tat kalacak, için yaşadıklarının ağırlığından uyuşmuş olacak. Belki hala mutlu olmayacaksın. Ama böyle çirkin görünmektense, affet artık yeter.
Affetmek nasıl da zor. İnsan nasıl (da) affediyor?

20 Ocak 2013 Pazar

Esas albüm teşekkür yazısı

Galiba 11 yaşındaydım. Okuldan anneme bir anket göndermişlerdi. Çocukların ilgi alanları üzerine sorular sormuşlar. Cevaplardan bir yol yordam çıkaracaklar. Salonda ders çalışıyordum, annem yanıma gelip, "Melis," dedi, "Sen ileride ne yapmayı hayal ediyorsun?" Durdum, biraz düşündüm. Ama daha düşünürken bile içimde acayip bir kıpırdanma hissettim. "Anne! Ben böyle insanlara bir şeyler anlatmak istiyorum," dedim. "Çok fazla, çok fazla şey."
Bazen bana şarkılarımda çok fazla şey anlatmaya çalıştığımı söylüyorlar. Hiç üzülmüyorum. Çünkü 11 yaşında karar vermişim işte. Anlatmaya. Çok anlatmaya. Üstelik bir de müzikle anlatıyorum. Tam istediğim gibi. Bana yazdığınız cümlelerin hepsine cevap veremiyorum, özür dilerim. Münasebetsiz mailleri bir kenara bırakırsak çoğunlukla gözlerim doluyor. Hassas hikayeleriniz aklımın bir köşesinde. Nasıl böyle oluyor diye düşündüğüm çok fazla/özel cümleyle karşılaşıyorum. Ama sonra düşünüyorum, ben 11 yaşında karar verdiysem herkesin de söyleyecek sözü vardır; 21 yaşında, 31 ya da 41 yaşında.
Albümümü alan ve bir şey hisseden herkese teşekkür ederim. Tüm kalbimle. Gerçekten.